Mektup - 04

                                                                                                            
                                                                                               21 Eylül 1977
    Sevgili Belma
    Sana bu mektubu neredeyse Türkiyenin öteki ucundan Isparta’dan yazıyorum. Önce Eskişehir’e geldik. Üç gün kaldık. Sonra yer olmadığı gerekçesiyle buraya gönderildik. Tanıdıklardan Ali, Müslim, İbo, Levent, Nevzat, Mehmet Ali buradalar. Diğerleri Afyon’a gitti. (22)
    Sana bazı işler düşüyor şimdi: Birincisi avukat meselesi. Dosyayı incelemiş bir avukatla acele görüşmem gerek. Bunun dışında mahkeme tarihini ne kadar erken öğrenebilirsem o kadar iyi olur. Ayrıca mahkemenin de buraya haber vermesi gerek. Burası İstanbul’a fazla uzak ve eğer gelemez isek mahkeme sürekli ileriye atılır. Ayrıca hangi avukatın tutulduğunu teyzeme de bildir, onlar da dışarıdan uğraşsınlar. (Teyzemin adresi: Firuzan Çilak – İçerenköy Cad. 21/A No: 9, Bostancı/İST.) Gerek avukat ve gerekse de diğer konularda artık insiyatif sende olacak. Biraz zorlanacaksın belki ama ne yapalım başka çıkar yol yok.
    Duymuşsundur bizim akrabalar İzmir yakınlarında trafik kazası geçirmişler. (23) Geldi mi herşey böyle üstüste geliyor. Neyse, üzüldüm ama ümitsizliğe, moral bozukluğuna kapılmaya hiç gerek yok. Sakın ha! Öyle bir şey yapmayın. Hayat bazan insanları dener.
    Orada iken sana çok yazdım neredeyse söylemek istediğim herşeyi söyledim. Gerçi sen aynı şeyi yapamadın ama sakın üzülme bunun için. Yalnız birşeyi bilmen gerek: İnsan hayatta eline geçen her fırsatı kullanmak, onun vasıtasıyla birşeyler yapmak zorundadır (tabii bu da mümkün olduğu kadar düzenli olmalı, rastgele değil). Çünkü aynı fırsat her zaman ele geçmeyebilir.
    Bana gelince, iyiyim. Belki garip gelecek ama psikolojik olarak orada olduğumdan daha da iyiyim. 28 yaşındayım, bundan sonra belki olmaz ama bugüne kadar geçen zamanda gerçekten bu hayatı yaşadığımı hissediyorum. Önemli olan da bu zaten. Bu arada belirteyim: Her konuda bana tam olarak güvendiğini belirtmen beni fazlasıyla memnun etti. Buna gerçekten ihtiyacım vardı.
    Buranın ziyaret günleri: Pazartesi, Çarşamba, Cuma. Arkadaşlardan gelmek isteyen olursa (ki gelseler iyi olur) onlara söylersin. 
    Bana yaz: Adres – Kapalı Cezaevi  ISPARTA
    Bütün arkadaşların hepinize çok selamı var. Kendinize çok iyi bakın. Kısacası iyi olun. Kayınbiradere (24) selamlar. Seni hiç unutmuyorum.

        DİPNOTLAR
  22. Eylül ayı ortasında Bayrampaşa Cezaevi’nde isyan çıktı. İsyanın nedeni MHP’li tutukluların bulunduğu koğuştan birkaç kişinin kadınlar koğuşuna gidip aralarında Belma’nın da bulunduğu birkaç kadının kendilerine verilmesini istemeleriydi. Bu durum adli mahkûmun kanına dokunduğu için bizden önce onlar isyanı başlattılar. MHP’lilerin bulunduğu koğuşun önünde saatler süren şiddetli çatışma oldu. Sağmalcılar’a dışarıdan yiyecek girdiği için küçük piknik tüpleri vardı. Tüpler yakılıp bizim açtığımız onların kapatmaya çalıştığı koğuş kapısından içeri atılıyordu. Faşistler de camları kırıp ufalamışlar, o küçük cam parçalarını bize atıyorlardı. Bu çatışmada Müslim atılan bir cam parçasıyla gözünden yaralandı. Dışarıdan jandarma sürekli olarak siyasi koğuşun duvarını taradı. İsyan bittikten sonra ertesi gün – biz ezaevinin acemisi olduğumuz için beklemiyorduk – sürgün geldi. Faşistler de sürgün edildiler. Bizim koğuşun bir bölümü Afyon’a (bizden önce hapishanede bulunan Haydar Yılmaz ve Muharrem Kaya bu gruptaydı), kalanı da Eskişehir’e (ben, İbrahim Yalçın, Müslim, Ali Sönmez, Levent ve Nevzat bu gruptaydı) sürüldü. Eskişehir’de üç gün müşahadiye koğuşunda kaldık ve buradan Isparta’ya, ülkenin ilk E tipi cezaevine sürüldük.
23. İzmir’de bir arkadaş elinde bomba patlaması sonucu yaralanır. Gazetede okumuştuk.
24. Belma’nın abisi Selami.